AÖS-3 Sonrası ve Birkaç Anı

Antalya’da Akdeniz Üniversitesi, İstanbul Kültür Üniversitesi ve TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’nin katkılarıyla 26-28 Ocak 2015 arası üç günlük güzel bir seminer hayata geçirildi. Seminere 100 dolayında öğretmen arkadaşım katıldı. Gökbilimle ilk kez tanışanlarda vardı, bilgilerini tazelemek isteyenlerde. Güzel bir seminer oldu, karşılıklı fikir alışverişi en yüksek seviyedeydi.

AOS3

Seminerde Güneş Sistemi, gezegenlerimiz, yıldız bilgisi, gökküre ve kooridinat sistemleri, gökadalar, ötegezegenler, Mars yüzey projesi, sahte bilim gibi konulara değinildi. TUG’un getirdiği teleskopla gözlem yapıldı. Ay, Jüpiter ve Ülker kümesi gözlendi. Kış üçgeni gösterildi. Kutup yıldızının nasıl bulunacağı anlatıldı. Gökyüzü Atlası dağıtılarak kullanımı hakkında bilgi verildi. Gökbilim üç günlük kısa süre içinde belki ayrıntılı değil ama temel düzeyde anlatıldı, tartışıldı.

İngiltere’den Dr. Selçuk Topal ve ABD’den Dr. Umut Yıldız tele-konferans yöntemiyle gökadalar ve moleküler bulutları anlattılar. Soruları yanıtladılar.

Günümüz okullarında görev yapmakta olan fen ve fizik öğretmenlerinin kendilerini en fazla eksik hissettikleri alan gökbilimdir. Bunu bu seminerde de gördük. Öğretmenler kendi maaşlarından pay ayırarak, kilometrelerce uzaktan gökbilim öğrenmek için geldiler. Tatillerinden zaman ayırdılar. Bu, gökbilim eksikliğinin ne düzeyde olduğunu gösteriyor. Belki bu olguya kendimden bir örnek vermek güzel olur.

Liseye başlayacağım yaz aylarında canım sıkkın bir şekilde evde dolanıyordum. Adana’da yaz ayları oldukça sıcak geçtiğinden dışarı çıkıp gezme pek de cazip gelmiyordu. Derken gözüme evdeki bir ansiklopedi erişti. Rastgele birini aldım. G-H harflerinin olduğu bir ciltti. Rastgele açtım. Gazneliler karşıma çıktı. Okumaya çalıştım. Bazı kişilere ilginç gelecek bilgiler olsa da bana sıkıcı gelmişti. Bir-iki sayfa çevirince karşıma Güneş başlığı geldi. Bir göz attım. Çapı, kütlesi çok büyük rakamlardı. Gözlerim kocaman olmuştu. Derken Güneş’in küçük yıldızlardan olduğunu okudum, ‘yok artık’ dedim. açıklamaların olduğu yerde birkaç yıldız örnek veriliyordu. Onlara baktım, bilgiler kısaydı ama benim gökbilime sevdalanmama neden olacak yeterliktedi.

Okullar açıldığında aklımda birçok soru vardı. Belki de kafamı kurcalayan en önemli soru Venüs idi. Nasıl olur da Güneş’e en yakın gezegen Merkür değil de, Venüs en sıcak gezegen olurdu. Bunu fizik öğretmenime sordum. Bilmediğini, coğrafya öğretmenine sormamı istedi. Ben de sordum. Bilginin yanlış olabileceğini söyledi coğrafya öğretmeni. Eve dönünce evdeki başka kaynakları taradım, hayır bilgi yanlış değildi.

Doğrusunu o yıllarda almayı alışkanlık haline getirdiğim TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi’nde buldum. Yanıt basitti: Venüs atmosferi ve dolayısıyla sera etkisi.

O zamanlardan bu zamana çok yıllar geçti. Ama ne yazık ki gerek fen gerekse fizik öğretmenleri üniversitelerde hâlâ yeterli gökbilim bilgisi edinemiyor. Okullarda hâlâ astronomi öğretmeni yok. Bilim öğretmeye çalışıyorsunuz, bilimin güler yüzü astronomiyi bilen yok. Bu acı bir gerçek.

Gökbilim neden önemlidir diye sorulabilir. Gökbilim gelişmiş ülkelerde bilime geçiş kapısı olarak kullanılır. Çocukların en fazla merak alan gökbilimdir. Yok karadelikler, meteor yağmurları, kuyrukluyıldızlar gibi kavramlar onlara ütopik gelir. Nerede birşeyler görür ya da okurlarsa ona hemen inanırlar. Bu açıdan önemlidir. Gökbilimi kullanarak çocukları ve gençleri bilimin herhangi bir alanına yaklaştırabilir, hurafelerden, saçmalıklardan koruyabilirsiniz. Belki de en önemlisi gökbilim yardımıyla, okudukları, izledikleri herşeye inanmamalarını, sorgulamalarını, araştırmalarını bilinçaltına yerleştirecek güzel bir araç olabilir.

Bir gazetedeki bilimsel bir haberi en son ne zaman okuduğumu hatırlamıyorum. Çünkü basına göre sürekli kansere tedavi bulunur ama insanlar yine kanserden ölür. Basına göre her yerde uçan daireler görülüyor ama ben cahil liseli gençliğimde çok istememe karşılık geçen onca yıl içinde bir tane dahi göremedim. Her yıl futbol takımlarımız muazzam transfer haberileriyle çalkalanır ardından yalan olduğu ortaya çıkar. Bilimsel bir gerçeği çarpıtarak yazan basının benim bilmediğim bir alandaki haberine nasıl inanabilirim ki! Gazete almayı ise sekiz yıl önce bıraktım. Çünkü her türlü haber artık bana ‘acaba’ sorusunu getiriyor.

O zaman, bir bilim haberini nereden öğrenmeli insanlar. Özellikle de öğretmenler. Gerçek yerinden, bilim insanlarından, üniversitelerden, araştırma kuruluşlarından, gözlemevlerinden. Ne yazık ki son yıllarda gökbilim açısından Türkçe kaynakların sayısı artsa da hala yeterli değil. Belki de bu nedenle bu site oluştu. Belki de bu nedenle Arif Bayırlı GökGünce‘yi oluşturdu. Belki de o yüzden Bulutsu var.

Antalya’daki etkinlikte bu açlığın bir göstergesi. Doğru düzgün bir planlamayla öğretmenler bilgi alabilecekleri, karşılarında kasıntı gibi durmayan, samimi bilim insanlarıyla tanışıp, samimi bir ortam içinde gerekli bilgiye ulaşabilirler. Bu açıdan Milli Eğitim Bakanlığımızın Hizmetiçi eğitimlerine çeki düzen vermesi gerekir. Konuştuğum her öğretmen hizmetiçi eğitimlerin verimsizliğinden bahsediyor.

Son bir anı daha. 2006’da yapılan bir sempozyum dolayısıyla Prof.Dr. Zeki Aslan’ın bana olan tutumunu unutamam. Ders arasında çay, kahve içerken aramızdaydı ve karşımızda ceketi ilikliydi. Bu  kısım hiç önemli değil buraya takılmayın. Önemli olan şuydu: bize öğretmen olduğumuzu hissettiriyordu. Bize gayet saygı duyuyor ve ‘siz’ diye hitap ediyordu. Ardından illerimize döndük ve hemen birkaç gün sonra ‘zorunlu’ bir hizmetiçi eğitime katıldım. Toplantının yapıldığı salonda iki yüz kişi vardı ve salon soğuktu. Aylardan Aralık idi. Salonda kalorifer tesisatı değiştirildiği için içerisi buz kesimişti, adeta büzüşmüş haldeydik. Bunu sorumlu kişilere dile getirdik, “gelin bunu erteleyin” dedik. Aldığımız yanıt kısa ve netti: “İsteyen gidebilir, ama giden hakkındaki soruşturmaya razı olur”.

“Hangisi Türkiye” diye düşünmeden edemiyor insan. Astronomi Diyarı’nda içimdekileri döktüm. Site içeriğine uymayan bir yazı oldu. Kusura kalmayınız.

AÖS-3 için başından sonuna kadar koşuşturan Yrd. Doç. Dr. Memduh Sami Taner hocama, her istenilen yere adeta koşarak bilimi tanıtmaya çalışan Prof. Dr. Ethem Derman, Prof. Dr. Zeynel Tunca, Prof. Dr. Serdar Evren hocalarımla ile sağlık nedeniyle aramıza katılamayan ancak desteklerini uzaktan da olsa vermeyi sürdüren Prof. Dr. Dursun Koçer‘e, Prof. Dr. Zeki Aslan‘a, TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi‘ne sonsuz teşekkürler.

Nice güzel bilim dolu etkinlikler ve projelere. Bilimle kalmak dileğiyle.

Seminer sırasında anlatılan derslerin sunularına ulaşmak için tıklayınız.

Ümit Fuat Özyar

Önerilir...

Düşünceniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

%d