Asteroit Kuşağının Yaşama Etkisi

Asteroit kuşağı nasıl oluştu? Bu grafik astroit kuşağıın oluşumuna ilişkin üç senaryoyu özetliyor. Üst panoda yaşam oluşuman engel olabilecek Jüpiter büyüküğünmdeki bir gezegenin etkisiyle oluşumu anlatıyor: İçe doğru sarmal bir yörünge izlerken parçalanan gezegen. İkinci senaryo Güneş sSstemi’ndeki oluşumu özetliyor. Alttaki resim ise büyük bir gezegenin asteroit kuşağının oluşmasına neden olduğunu gösteriyor. Büyük bir asteroit kuşağı muhtemelen yaşamın oluşmasına yönelik en büyük tehdit olacaktır.
(NASA, ESA, R. Martin and M. Livio (STScI))

Boulder Kolorado Üniversitesi’nden Rebecca Martin ve Baltimore Uzay Teleskopu Enstitüsü’nden gökbilimci Mario Livio’ya göre yaşamın ortaya çıkması astroit kemerinin varlığıyla yakından ilgili.

Bilimciler Dünya benzeri gezegenler üzerinde de gerçekleşmesi olası yaşama, Güneş Sistemi’nin oluşum aşamasındaki gezegenimsi diskin evrimi ve Jüpiter’in dev kütle çekimiyle şekillenmiş, asteroit kuşağının konumu ve büyüklüğünün etkili olduğunu savunuyor.

Genelde asteroitler Dünya’yı ve yaşamı tehlikeye atabilecek potansiyeli olan nesneler olarak bilindiği için böylesine bir yaklaşım ilginç gelebilir. Ancak gelişmekte olan bir gezegene asteroitlerin etkisi ve ona desteği göz ardı edilmemelidir.

Asteroitler geçmişte Dünya’ya su ve organik bileşikleri taşımış olabilir. Evrim kuramına göre, gezegenimize düşen göktaşları zaman zaman gezegenin o anki koşullarını değiştirerek biyolojik evrimin hızını arttırmış olabilir.

Gökbilimciler bu sonuca ellerindeki kuramsal modeller ve diğer yıldızların çevresinde gözlenen Jüpiter büyüklüğündeki gezegenler ile genç yıldızların çevresini saran enkaz disklerinin gözlemleriyle ulaştı. Martin: “Çalışmamız sonucunda bulunan gezegen sistemlerinin çok azında yaşamın olası olduğu karasal gezegenlerin ihtiyaç duyduğu maddeyi taşıyacak asteroit kuşağı ve onu şekillendirecek doğru yerde bulunan gaz gezegenlere rastladık. Buna göre Güneş Sistemi’nin gerçekten çok özel olduğunu düşünüyoruz” diyor.

Martin ve Livio’ya göre asteroit kuşağı Jüpiter’in etkisiyle oluştu. Mars ile Jüpiter arasındaki asteroit kuşağı, suyun buza dönüştüğü yani Güneş’in etkisiyle nesnelerin bozulmadan kalabildiği sınırda başlayan milyonlarca asteroitin yer aldığı bir alandır. Güneş Sistemi’nde dev gezegenlerin oluşmaya başladığı dönemde bu sınırın ötesindeki buz, kaya ve diğer maddeler Jüpiter gibi dev gezegenleri oluşturmak için yeterli malzemeye sahipti.

Jüpiter bu buz sınırın ötesinde oluştuğunda güçlü kütle çekimiyle maddenin birleşip yeni gezegen oluşmasını engelledi. Tam tersine çoğu madde Jüpiter ile çarpıştı. Bu çarpışmalar sonucunda parçalanan kitleler, Jüpiter’in gözetimindeki asteroit kuşağına yerleşti.

Livio: “Böyle bir kuşağın oluşması için gerçekten Jüpiter gibi büyük bir gezegenin olması ve maddeyi o bölgeye taşıması gerekir. Böylece madde parçalanmış ve dağılmış olur. Diğer taraftan ise herhangi bir gezegen bu bölgede oluşmadı. Böylesi bir durumda gezegen asteroit bombardımanına uğrardı ve yaşamın gelişmesi mümkün olmayan daha büyük bir asteroit kuşağının oluşmasını sağlardı” diyor.

Aslında Güneş Sistemi’nin bebeklik döneminde asteroit kuşağında yeni bir Dünya’nın oluşması için yeterli malzeme vardı, ama Güneş’in ve Jüpiter’in varlığı buna engel oldu. Bugün asteroit kuşağı olması gerekenin yüzde birinden daha az kütlelidir. Güneş Sistemi’ni bir model olarak alan Martin ve Livio diğer güneş sistemlerindeki asteroit kuşaklarının her zaman buz sınırından itibaren yer alacağını gösterdi. İki bilimci bunun için diğer yıldızların kütlesine göre çevrelerinde dolanan asteroit kuşaklarının olması gerektiği konumu hesapladılar.

Daha sonra NASA’nın Spitzer Uzay Teleskopu’nun kızılötesi ile gözlediği asteroit kuşağı olan 90 yıldıza ait veriler incelendi. “Bu tozlu alanlar tam da bizim hesapladığımız gibi buz sınırında başlıyor” diyor Martin.

İkili daha sonra da güneş sistemi dışındaki sistemlerde bulunan 520 dev gezegen gözlemlerini inceledi. Bunlardan 19’unun buz sınırı dışında yer aldığını gördüler. Bunlar önlerindeki asteroit kuşağını etkileyerek oluşmalarına olanak sağlayıp, olası yaşam için evrimi destekler görünümdeydi. Buna göre gözlenen sistemlerin yüzde dördü böylesine karmaşık ve sistem içinde yerini almış asteroit kuşağına sahip olabilir.

“Bu senaryoya göre artık yaşamı buz sınırı ötesinde dev gezegeni olan karmaşık sistemlerde aramalıyız” diyor Livio.

HubbleSite

Önerilir...

Düşünceniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

%d